Bildiğimiz bir denizde tanıdıklarımız ile yüzmek, kıyıya yakın olmak kolaydır. Bin bir çaba ile kurulan düzeni devam ettirmek isteriz. Bu düzenin bozulması ile alt üst oluruz belki de. Bunun en büyük sebebi, sürece odaklanmak yerine varacağımız yeri düşünmektedir. Gittiğimiz yolda geçtiğimiz yolları fark etmeden, at gözlüğü ile sonuca doğru koşma eğilimimiz.
At gözlükleri ile dört nala koşarken, çevremizde ve içimizde olan değişimleri fark bile etmeyiz. Ama aslında ipuçları her yerdedir. Biz sadece görmeyiz, göremeyiz. Hep varılacak yerler vardır ama kimse oturup da düşünmez.
Şimdi at gözlüklerini çıkarıp durma zamanı.
Şu anki ben, şu anki becerilerim, şu anki kaynaklarım ile oraya varabilir miyim?
Varsam bile uyum sağlayabilirim?
Uyum sağlasam bile orada kalıcı olabilir miyim?
Cesaret et ve sor kendine:
- Şu an içinde olduğun çevreye ait hissediyor musun?
- Sabah yataktan kalmak, güne başlamak için heyecan duyuyor musun?
- Yaptığın işi seviyor muyum yoksa sadece para mı kazanmaya mı çalışıyorum?
- Yaşadığın ilişki de huzur içinde miyim yoksa yeniden başlamaya korkuyor muyum?
- El alem ne der diye kendini kısıtlıyor muyum?
- Kendine ördüğün kozadan çıkmaya, nefes almaya cesaret edebiliyor musun?
- Beni hareket etmekten alıkoyan ne?
…
Evet, biliyorum bu sorular canını yaktı. Belki cevap vermeye cesaretin yok ve sadece aman buna zaman mı ayıracağım diyerek pas geçmeyi düşünüyorsun? Ama yapabilirsin, kendini tanımaya, kendini sorgulamaya, fark etmeye cesaretin var.
Yapabileceğini biliyorsun ama alacağın cevaptan korkuyorsun.
Korkma.
“Değişimin ilk adımı farkındalıktır,
ikinci adımı ise kabul etmektir.”
Nathanıel Branden
Bu sorular eğer seni rahatsız ediyorsa bil ki değişim kapıyı yumrukluyor. Ama sen evde yokum numarası çekiyorsun. Unutma içindeki ve çevrendeki değişim sana ayak uydurmaz. Onu görmezden gelmek, onun olmadığını göstermez. O oradadır ve ne şanslısın ki, kapıyı tıklatıp gitmiyor, fark etmen için kapıyı sertçe yumrukluyor.
Kapıyı duyduğunda ilk adımı atmış oluyorsun ve kapıyı açmak seni ikinci adıma kabul etmeye yönlendiriyor.
Seni rahatsız da etse, sana yabancı da olsa onu içeri buyur ettiğinde değişim başlıyor. Harekete geçmen için her şeye sahipsin. Farkındasın ve durumu kabullendin.
Şimdi işin kolay kısım başlıyor.
Doğa değişimi öyle kusursuz sunuyor ki yılanı düşün mesela. Her geçen gün senin gibi büyüyor ve gelişiyor. Bir noktada içinde bulunduğu deriye sığamaz hale geliyor. Sence senin gibi direniyor mu? Burası güvenli alanım, buradan çıkamam diyor mu? Hayır, kapının tıklamasını duyduğu an duruyor ve derisini yeniliyor.
En önemlisi içine sığamadığı deriyi ardında bırakıyor.
Peki senin için ölü deriyi atma vakti gelmiş olabilir mi?