Daha önce silah tuttun mu?
Hayır.
Peki eline bir silah versem onu, doğru tutabilir misiniz?
Evet.
Yukarıdaki resme bakarken ne oluyor? Ben daha düşündüm sadece, ne kelimeyi yazdım, ne de resme baktım sadece düşündüm ve aralıksız esniyorum.
Çocukların taklit yeteneklerine ne demeli peki. Mutlaka çevrende küçük bir çocuk vardır ve zamanla çevresindeki büyüklerin küçük bir kopyası haline geldiğini görmüşsündür.
Ya da inanılmaz mutlu bir günün sonunda metroya biniyorsun. Yüzünde güller açıyor, havalardasın. İş çıkışı, şanslıysan oturanlardan biri tam sen binerken kalkıyor ve o kalabalık içinde oturuyorsun. Ah ne güzel, iyi bir haber daha. Sonra gözün karşında oturanlara takılıyor. Bedbaht bir surat ifadesi, bezmiş, mutsuz… Tüm enerjin bir anda çekilmeye başlıyor. Onun gözleri kapandıkça senin de kapanıyor. Mutluluğun onun mutsuzluğu ile sönmeye başlıyor.
Neden?
90’lı yıllarda Parma Üniversitesi nörologları, Giacomo Rizzolatti öncülüğünde yaptıkları çalışmalarda merakımızı gideren sonuçlara ulaştılar.
Ayna Nöronlar.
Benim çok sevdiğim bir kelime “Serendipity” mutlu bir tesadüf oldu bu bilim adamları için. Aradıkları şey ayna nöronlar değildi ama ta ta bir çok bilim adımı bu keşfi, DNA’dan sonra en önemli buluş olarak adlandırdı.
Bilimsel olarak söyleyecek olursak, beyin bazı bölgelerde, motorik hareketleri kaydedip bunları tekrarlayabiliyor.
Daha da ilginci bu hareketleri illa da bizim yapmış olmamız gerekmiyor.
Gördüğümüz şeyleri de sanki biz deneyimliyormuşuz gibi yeri geldiğinde tekrarlamak üzere hafızaya atıyoruz. Gördüklerimizi taklit edebiliyoruz.
Ayna nöronlar 2 durumda aktif oluyor. Biri bir şeyi yaparken, diğeri de aynı eylemi başkasında gözlemlerken.
Bu ne demek oluyor, neden önemli ki?
Ayna nöronlar daha önce yapmadığımız bir şeyi sadece izleyerek öğrenme imkanı sunuyor bize. Mucizevi. Tabii hep söylediğimiz gibi, eyleme geçmek şart. Ayna nöronlar sadece ilk adım. Sonrası sana kalmış.
En önemlisi, örnek aldığımız kişinin tecrübelerini, sanki kendi tecrübemiz gibi algılayabiliyoruz.
PIerre Franckh
“Biri bir şeyi yapabiliyorsa sen de yapabilirsin” demiştik.
Dünya çapında tanılan, çok satan kitapların yazarı, Brian Tracy’nin yatacak yeri bile olmadan başlayan hikayesinde dönüm noktası ne oldu dersin?
Çalışmak zorunda olduğu için liseyi bile bitirememiş bir kişi nasıl olurda kısa bir zamanda çalıştığı şirketin satış rekorlarını üst üstte kırabilir?
Başarılı insanlara, ondan farklı ne yaptığını sorarak, onları izleyerek ve öğrendiklerini hemen uygulayarak.
Tüm bu okuduklarından sonra görselleştirme pratikleri, rol modeller, mentorlar, başarılı kişilerin hayatlarını okumak aklına daha çok yattı mı?
Okuma önerileri:
Rezonans Kanunu – Pierre Franckh