44/90 Fırsatlar Kapıyı Yumruklamaz

Hayal kırıklıkları, başarısızlıklar fırsata dönüşebilir mi?

Evet.

Serendipity “Mutlu Tesadüfler”

Bu tatlı tesadüflere bakalım mı biraz birlikte.

1955 senesinde, Henry A. Landsberger tarafından gerçekleştirilen deneyde öğrenilmek istenen “fiziksel koşullarının çalışanların verimliliği” üzerindeki etkisiydi. Çalışanlar 2 farklı gruba ayrıldı ve çalışma ortamının ışık seviyesi, çalışma süreleri, mola gibi fiziksel farklılıklar oluşturuldu.

Deneyde beklenen sonuçlardan çok daha farklı bir sonuca ulaşıldı. Çalışanların verimliliği çalışma şartlarının zorluğundan ve fiziksel değişikliklerden ciddi bir etkilenme yaşamıyordu. Araştırmacılar büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Hipotezlerine uygun hiçbir sonuç alamamışlardır.

İlerleyen zamanlarda sonuçları analiz ederken işçilerin üretkenlik seviyesinin fiziksel çalışma şartlarına bağlı olmadığını fark etmelerinin yanında çok daha önemli bir olguyu fark ettiler. Gözlemleyicinin varlığı çalışanları motive edip onları verimli kılıyordu. Çalışan önemsendiğini, birinin onun farkında olduğunu hissedince üretkenlikleri katlanarak artmıştı. Bu etki literatüre Hawthorne Etkisi olarak geçti. Bu fenomen, adını deneylerin gerçekleştiği yer olan, Hawthorne Elektrik fabrikasından aldı.

İlerleyen süreçte “Hawthorne etkisi” bazı insanların gözlem altında bir araştırmaya katıldıklarında çok daha etkili ve verimli olma eğilimi gösterdiğini anlatmak için kullanılan bir fenomene dönüştü. Kısaca bir araştırmadaki bağımsız değişkenlerin manipüle edilmesinden ziyade katılımcıların gözlemcilerden aldıkları ilgi sayesinde tutumların değişebildiğini gösterdi.

Bu deneyin sonucunda “Serendipity – Mutlu tesadüfe” ulaşıldı. Deneyin ses getirmesi ve hala anılıyor olması aslında farkında bile olmadan ulaşılan sonuca bağlı. Araştırmanın hipotezi doğrulansaydı ve fiziksel şartlar verimlilik üzerinde büyük bir etki gösterseydi belki de Hawthorne etkisine ulaşılamayacaktı.

Bu tesadüfi keşifler birçok teknolojik yeniliğe de yol açtı. Bunlardan biri ise çok aşina olduğumuz bir ürün. 3M şirketi mühendislerinden Spencer Silver o zamanlar, çok güçlü bir yapışkan üzerinde çalışıyordu. Çalışmaları sonucu öyle bir yapışkan elde etti ki hafifçe yapışıyor, yapıştığı yüzeye zarar vermiyordu. En güçlü yapışkanı ararken şans eseri bulduğu bu yapışkan türünün hiçbir işe yaramayacağını düşündü. Başarısız olmuştu, ta ki 3M bilim insanlarını, kağıda zarar vermeden yapışabilecek bu yapışkan ile Post-it not kağıtları üretmeyi önerene kadar. Herkesin aşina olduğu, ismini ürün grubuna vermiş, satış oranları çok yüksek olan bu teknoloji tamamen şans eseri keşfedildi ve vizyonlu kişiler tarafından yepyeni bir ürüne dönüştürüldü. Spencer o gün hedefi doğrultusunda istediği güçlü yapışkanı bulmuş olsaydı, hikaye bambaşka olacaktı tıpkı Hawthorne deneyi gibi.

Bazen istediğimiz sonuçlara ulaşamayabiliriz. Yaptıklarımız, yapmak istediklerimizi, beklentimizi, hipotezimizi karşılamayabilir.

Hayal kırıklıklığına uğrayabiliriz ama mutlu tesadüfler ve fırsatlar için gözümüzü açık tutmalıyız. Fırsatlar kapıyı yumruklamaz, tıklatır. O sesi duyup kapıyı açmak sana bağlıdır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s