Bugün 1700’lerin Londra’sına gidiyoruz birlikte. Büyük Londra yangını sonunda kurşundan yapılmış çatısı tamamen eriyip içindeki tüm değerli eşyalar ile küle dönen St. Paul Katedrali’ne.
Mimar Christopher Wren onarım sırasında gizlice taş ustalarının nasıl çalıştığını görmek üzere yanlarına gider ve gözlemler.
Ustalardan birinin isteksiz ve kötü çalıştığını, diğerinin iyi çalıştığını ve bir diğerinin çok büyük bir çaba ve istekle çalıştığının görür.
İyi günler beyefendi, ne iş yapıyorsunuz?
Ben mi diye sorar, duvar ustası. “Ben sabahtan akşama kadar durmadan zor ve yorucu bir iş yapıyorum. Omzumda taş taşıyorum.”
Mimar ikinci ustaya yaklaşır ve sorar.
İyi günler beyefendi, ne iş yapıyorsunuz?
“Şimdilik, ben karımı ve dört çocuğumu geçindirmek için para kazanmaya çalışıyorum. Daha fazla öğrenip baş usta olacağım.”
Wren üçüncü ustanın yanına gider
İyi günler beyefendi, ne iş yapıyorsunuz?
Gurur dolu gözlerle duvar ustası, “St. Paul Katedrali’ni inşa ediyorum.” der.
İnanç Ayar’ın vasıtasıyla denk geldiğim insanların meslekleri hakkında tutumlarını inceleyen makalede bu anekdotun tüm izlerini görmek mümkün.
Amy Wrzesniewski ve ekibinin araştırma sonuçları kişilerin işlerine karşı 3 farklı tutumla yaklaştığı yönünde.
- Yaptığı işi meslek olarak görmek
- Yaptığı işi kariyer olarak görmek
- Yaptığı içi tutku, çağrı olarak görmek
Araştırmanın ilginç tarafı birebir aynı işle ilgilenen farklı kişilerin, yaptıkları işe karşı tutumlarının farklılığı. Yani doktor olan işini tutku ile yaptığı gibi sadece para kazanmak içinde yapabiliyor. Aynısı hastane de çalışan temizlik görevlisi içinde, St. Paul Katedrali’nin duvar ustası için de geçerli.
İş tanımı tamamen aynı ama bireyin iş ile kurduğu bağ bambaşka.
Biri yaptığı işi fiziksel olarak tanımlayıp taş taşırken, iş tatmini ve beceresi bu doğrultuda eksik kalıyor.
Diğeri yaptığı işi bir kariyer basamağı, öğrenmek olarak görüyor. Ulaşmak istediği üst noktaya giden bir amaç, okul gibi yaklaşıyor. İş tatmini ve becerisi bu noktada artıyor.
Bir diğeri ise yaptığı işteki anlamı görüyor. Yapılan iş fiziksel faaliyette kalmıyor, anlamlı, duygu ve tutku yüklü oluyor. Bu da iş tatmini ve beceriyi arttırıyor.
Araştırmanın en can alıcı noktası da bu kısım bana kalırsa.
İnsan sevdiği işte başarıya ulaşmıyor, başardığı işi sevmeye başlıyor.
Peki bu soruyu kendine sorma cesaretin var mı? Sen nasıl bir taş ustasısın, hayatının büyük bir bölümünü kapsayan işini hangi taşlar ile inşa ediyorsun?