İkili ilişkilerinde çok verici olduğunu, bazen yaptıklarının karşılığını alamadığını mı düşünüyorsun? Merak etme yalnız değilsin, partnerin de bire bir aynısını düşünüyor.
Her ikiniz de haklısınız. Tek kişilik koltukta iki kişi gidiyorsunuz. İkiniz de kendinizden, isteklerinizden, zamanınızdan, fikirlerinizden … fedakarlık ediyorsunuz. Kendi yaptıklarını tüm çıplaklığı ile görebilirken, peki karşındakinin emeklerini ne kadar doğru değerlendiriyorsun? Kendi bakış açından ne kadar uzaklaşabiliyorsun?
Sorumluluk Sapması
Kanadalı araştırmacılar Michael Ross ve Fiore Sicoly, evli çiftlerin ilişkilerine harcadıkları emeği değerlendirmesini istedi. Evdeki çöpü çıkarmadan, yemeğe, tartışmaları çözmeye kadar büyük küçük demeden verdikleri tüm emekleri yüzdelik dilimler ile belirti çiftler. Her kişi kendi toplam payını belirtirken doğal olarak partnerinin payını da belirmiş oldu. Mesela bir kadın benim payım %55 derken, partnerinin payının %45 olduğunu varsayıyordu. Ama tabii ki evdeki hesap çarşıya uymadı ve sonuçların toplamı beklenen gibi %100 etmedi. Çiftlerin dörtte üçünde sonuçların toplamı %100’ün çok daha üstüne çıktı.
Adam Grant’in de belirttiği gibi “partnerler kendi paylarını daha fazla görmeye eğilimlidir. Buna sorumluluk sapması denir. Anlamı da başkalarının çabalarına karşılık kendi yaptıklarımızı olduğundan daha büyük görmektir.”
Kendi çabalarımızın tamamını görürken, karşı tarafın emeklerinin tümünü fark etmeyiz. Sonuç olarak da bizim katkımız çok daha fazla görünür gözümüze.
İnsanlar çok iyi niyetli olsalar bile kendi yaptıklarını büyük göstermeye ve başkalarının yaptıklarını küçümsemeye eğilimlidirler.
Reıd Hoffmann
Perspektif Aralığı
Üzerinde durmamız gereken bir diğer olgu da perspektif aralığının ötesini görmek. Perspektif aralığını görselleştirmek üzere yapılan bir deneyde deneklerden bir tahminde bulunmaları istendi.
Dondurucu soğuklukta bir odada 5 saat boyunca oturmak ne kadar acı verici olabilir?
Psikolog Loran Nordgren, denekleri 3 gruba ayırdı. İlk grup, kollarını sıcak su dolu bir kovada bekletti. İkinci grup buzlarla dolu bir kovada, üçüncü grup ise önce sıcak su dolu kovayı, ardında da buz dolu kovayı tecrübe etti. Beklenen gibi sıcak grup, soğuk gruba göre %14 oranında daha az acı çekeceklerini belirtti. İlginç olan ise hem soğuğu hem sıcağı deneyimleyen grubun cevaplarıydı. Henüz 10 dakika önce buz gibi bir kovada olan kollarına rağmen tahminleri sıcak gruba çok daha yakındı.
Sonuçlarında gösterdiği gibi “fizyolojik ve psikolojik anlamda yoğun bir travma yaşamadığımızda bunun bizi ne kadar etkileyeceğini bilemiyoruz.”
Bu perspektif aralığını aşamadığımız nokta da kendi bakış açımıza öyle çok saplanıp kalıyoruz ki, başkalarının ne düşündüğünü, nasıl ne hissettiğini, nasıl tepki vereceğini görmek mümkün olmuyor.
Vericiler, ekip çalışmasında sorumluluk sapmasını ve perspektif aralığını aşmak da çok daha başarılılar. Çalışmalarında, kimin ne yaptığından ziyade ortaya çıkan şeye odaklıyorlar. Aksiyona geçmeden önce, “bu durumda ben olsam nasıl hissederdim” sorularını daha çok kendilerine soruyorlar. Bu da ekibi daha pozitif etkileyip kendi çıkarları için değil, ortak çıkarlar için çalışmaya yönlendiriyor. Bir vericinin etkisi dalga dalga tüm gruba yayılıyor. Kendi emekleri kadar başkasının katkısını görmeye başlıyor, kendi bakış açısına saplanıp kalmak yerine başkalarının fikirlerine daha hoşgörü ile yaklaşıyor.
Unutmamız gereken bir şey varsa o da; başarılı olmak için başkalarını çiğnemeye gerek olmadığıdır.