Uzun süredir yazmak istediğim bir konuydu Varlık/Bolluk bilinci.
Bugün bu yazıyı senden çok kendime yazıyorum aslında “Bolluk Bilincini” kendime hatırlatmak için.
Her gün ama her gün kendimi yokluk bilinci içinde buluyorum bu aralar. Bir anda, başkası ile konuşuyorsam neyse neyse diyip uzaklaşmaya çalışsam da işte olduğu kadar. Ülke ekonomisi, her gün artan fiyatlar diyip bir de ben can sıkmayacağım merak etme.
Öncelikle bazı sorular sorarak başlayalım.
- Genellikle hayata karşı bakış açın nasıl? Klasik soru ama bardağın dolu tarafını mı, boş tarafını mı görenlerdensin?
- Engelleri mi daha çok görmeye meyilsin? Yoksa hayatın getirdiklerine şükredenler misin?
- Hayatında, lugatında “ama” kelimesi çok mu?
- Gün içinde kendini daha çok yapmak zorunda oldukların ile boğuşurken mi buluyorsun?
- Bir şeyleri haketmeden kazanamayacağına mı inanıyorsun?
Bolluk bilinci son yıllarda popüler hale gelen bir kavram. Genellikle zenginlik ve para ile özdeşleşse de aslında refah, sevgi, mutluluk, başarı, huzur gibi hayatımızdaki bir çok alanla ilgili.
Bolluk demişken bir diğer uç olan yokluk bilincinden bahsetmeden olmaz tabii.
Yokluk Bilinci
Yokluk bilinci, bireyin düşüncelerinin, hayatın sınırlılıklarına, yoksulluğa ve yetersizliğe odaklandığı bir düşünme biçimi. Kişinin kendisine, hayatına ve geleceğe olan inancının düşük olduğu, sınırlayıcı inançların ve negatif düşüncelerin baskın olduğu bir zihin durumu.
Odak eksiklerde, engellerde, sınırlarda, zorluklarda diyebiliriz kısaca.
Aynı zamanda yokluk bilinci, negatif düşüncelerin, kişinin hayatındaki başarıları ve refahı engellediği bir süreç. Bu durumda, kişi kendini sınırlar ve kendi potansiyelini tam olarak gerçekleştiremez. Ve sonuç olarak, olumsuz duyguların, düşüncelerin ve inançların birbirini beslediği bir kısır döngü yaratılır.
Gözünden yaş gelene kadar güldüğümüz ve sonrasında “ay ay çok güldük, ağlamayalım” mantalitesi ile yetişen bizler için pek de yabancı sayılmayacak bir durum aslında.
Varlık/Bolluk Bilinci
Öte yandan varlık bilinci, bireyin zihin dünyasında bolluk, bereket, refah ve zenginlikle ilgili olumlu düşüncelerin baskın olduğu bir kavram. Bu zihin durumunda, kişi kendisine ve hayatına olan inancını artırır ve kendisine daha fazla fırsat sunan bir dünya algısına sahip olur.
Odağı olumsuzluklardan ziyade artılarda, fırsatlardadır.
Yazması kolay, hadi bugün bu yokluk bilincini bırakıp hemen düşüncelerimizi, inançlarımızı bollukla dolduralım diyebilsem keşke.
Sadece bir kaç önerim olabilir bu konuda, öncelikle kendime hatırlatmak istediğim.
- Her gün, büyük küçük demeden seni mutlu eden şeylere şükret. Ben her sabah şükrettiğim şeyleri yazarak başlıyorum güne. İçtiğim kahveden, kedimin huzurlu uyuyuşuna, bu satırları yazdığım bilgisayardan, beni mutlu eden insana kadar o an içimden ne geliyorsa.
Hayatında olmayanlara değil olanlara odaklan.
- Kendini herhangi bir şeyden, eksiklikten şikayet ederken bulduğunda bir an nefes al ve düşün. Uzun süre kendini negatiflikle, geçen hafta almadığın elbisenin artan fiyatı ile, sosyal medyada gördüğün, imrendiğin hatta biraz hasetlendiğin profillerle doldurma.
Sen şikayet etmesen bile çevrende şikayet eden bir çok insan olacak. Hayatından çıkarman mümkün olmayabilir bu kişileri ama bu durumlara maruz kalmanı azaltmak senin elinde. Ben böyle bir konuşmanın içine düştüğümde önce fark etmeye çalışıyor ve sonrasında da nazik bir şekilde hadi olumlu şeylerden konuşalım şeklinde uzaklaşmaya çalışıyorum.
- Ama, gerekli, zorundayım gibi kelimeleri bilinçli kullan. Bu kelimeleri kullandığın durumları fark et.
İsteklerin ile sorumlulukları karıştırma. Sorumlulukları zorunluluk haline getirme.
- Ve en en önemlisi. Hayatına çekmek istediklerini öncelikle sen ver. Güler yüz mü istiyorsun? Metroda yalnız başına işe giderken gülümse mesela. Sevgi mi istiyorsun, cevap basit, sev. Huzur mu istiyorsun girdiğin ortama önce sen huzur getir. Bolluk mu istiyorsun yokluk bilincine girdiğin her anın farkında ol ve uzaklaşmak için elinden geleni yap.
Şu günlerde kendin için yapabileceğin en büyük iyiliklerden biri bu inan bana.
Yoktan var et.